Friday, December 29, 2006

EN TEMİZİNDEN BİR YIL

Tabi allahın sopası yok değil mi? geçen hafta Ankara hakkında aman şöyle bir şehir,böyle bir şehir ,canım İstanbul'um dedim diye bu haftada Ankara'ya gitmek durumunda kadımmmmm:)
Ankara'da arkadaşlarımla buluşup oradan Ilgaz'a gitmek için.Bu mübarek Cuma akşamı yola çıkacagım ama tatilin ilk günü olması sebebi ile trafik meselesi beni oldukça geriyor.Zaten normalde bir seyahat gerginliğim olur ama bu iyice perçinledi.4 milyon yılıdır atalarıızdan genlermize miras kalan özelliklerimizden geliyormuş bu seyahat gerginliği biliyor muydunuz?
Onların göç ettikleri zamanlardan kalan gerginlikleri,göç psikolojisi.....
Yeni yıl ve bayram Ilgazda geçecek .Dönüşte tabiki izlenimlerimi paylaşacağım .Herkese mutlu yıllar ve mutlu bayramlar diliyorum.sevgiler.

Monday, December 25, 2006

ankara'ya gitmenin en güzel yanı :)

Cuma günü öğleden sonra Ankaradaki arkadaşlarımla konuşurken “hadi atla haftasonu için buraya gel” önerisi birden çok cazip geldi.Eskiden yaptıgım ani hafta sonları kaçakları gibi .Özlemiştim böyle hızla alınan ve uygulanan gezi planlarını.Son zamanlarda etrafımda dönen Ankara muhabbetlerinde de yahu benide gezdirsenize deyip duruyordum.
Çünki benim için Ankara sadece7,8,9 yaşlarımda göz doktoruma kontrole gittiğim bir sehir idi.Sadece babacığımla ikimizin yaptıgı otobüs yolculukları demekti birde.Sanırım Babamla arkadaşlığımda bu sadece birlikte cıktıgımız gezilerin ve Mersin’deki uzun yürüyüşlerin yeri çok büyük.Bunların ayırdına henüz varabiliyorum.O yaşlarda Ankaraya dair aklımdaki en belirgin şey trafik ışıklarında çok fazla insanın bekleyip yeşil ışık yandığında 2 güruhun karsı karşıya geçerken yarattığı karışıklıktı.Kurallara çok bağlı,kocaman bir memur kenti idi.
Şimdi gittiğimde neler hissettim ?
Fazlası ile köşeli ve beton bir şehir,İstanbul dan sonra hiç yeşil değil, kesici bir soğuğu var ki kar altındaki Viyana bile bu kadar sert değildi.İstanbuldaki Bağdat caddesine tekabül eden Arjantin Caddesi popüler mekanların ve pahalı markaların bulundugu bir yer.Genelde gördüğüm dersanelerden çıkan teenagelerin buralarda fazlaca takıldığı idi. En yeni ,en şık ,en pahalı aksesuarlar ve kıyafetler konusunda seçkiler sunabilecek bir profil var.Ama dikkat ederseniz Bağdat caddesi ile benzeştirdim Nişantaşı ile değil ,Nişantaşının kendi karakteristiği var çünki ;Bağdat caddesini ise biraz zorlama buluyorum .


Herneyse kendi blogum die yazıp duruyorum tabi orası böyle ,şurası şöyle diye ama hiç mi güzel birşey yoktu diye soracak olursanız; en güzeli insanın sevdikleri ile birlikte olması değil mi sanki.Her ne kadar İstanbul benim için özel bir şehir olsada hayata dair bağlılıklarım mekanlar üzerinden değil kişiler yani sevdiklerim üzerinden şekilleniyor.Sağolsunlar ilgi ve sevgilerini fazlası ile gösterdiler.Hep birlikte Bilkent’e bowling oynamaya gittik ,sadece bowling mi hayır langırt ve araba yarışı da .Çocuklar gibi şen oluyor insan hakkikaten bunu daha sık tekrarlamalı .


Haaaa tabi yediğim içtiğim ne oldu die merak edenler için Ankaranın yerel bi lezzeti olmasada Erzurum’un meşhur cağ kebabından yedim ;
Konya'da yatık döner, Eskisehir'de oltu kebabı ve Erzurum'da da cağ kebabı adiyla bilinen kebap, kiyma icermeyen koyun etinin bir demir uzerine sarilmasiyla yapılıyor, ve odun ateşinde çevriliyor.. döner, az pismis olarak yatik durumda iken şiş üzerine parca parca kesilerek alınıyor .Bu kısa ve küçük şişlere cağ adı veriliyor aslında , bir muddet daha şiş ile birlikte ateşte bekletildikten sonra servis ediliyor..
Tüm bunlardan sonrada Ankaraya gitmenin en güzel kısmı geliyor “İSTANBUL’A GERİ DÖNMEK”
2007'ye 5 kala sevgiler herkese.
Ankraya selam olsun.....

Wednesday, December 20, 2006

Neler oldu görüşmeyeli?

Eveeet takip eden arkadaşlarımdan güncelleme uyarısı alıyorum.Gene baya zaman geçti değil mi?
Çok yoğun bir kaç hafta geçti ,hem işte hem de iş dışında. Sizlere gezip görülebilecek yada yenilebilcek öneriler yapabileceğim aktivitelere de giremedim zaten.Merak edenler için geçen zamanda neler olmuş bir özetlemeye çalışalım.
Okulda vize haftası idi. Bir hafta içerisinde 3 tane sınav vardı ve bir tanesi Pazar günü idi.İnsan aynı zamanda çalışıyor olunca haftada 3 tane sınav fikri kötü oluyor gerçekten tabi sadece fikri değil yaşaması da..
Ve tabi 7 yaşımdan beri kullandıgım gözlüklerimden ani bir karar ile kurtulmak istemem ve bunu ,okul,iş,toplantı gibi nedenlerle ertelemek istemeyip bir an önce lazerin altına yatmam da ayrı bir renk kattı gündeme,zira birkaç gün okulda ve iş yerinde siyah güneş gözlüklerimle oturmak zorunda kaldım.

Üst komşum Esin’in artık bir köpeği var Montiiiiii ,şİmdi minicik ve Çok sevimli ama büyüyünce nasıl olacak bilemiyorum .Evde gun boyu sıkılmasın diye Esin radyoyu açık bırakıp gidiyor.Harekete karşı sensorlu Monti.Kalkıp yürümeye başlayınca oda hemen seninle geliyor,terlikleri yiyor,hala çişi ile kakasını farklı yerlere yapıyor hatta kakasını Esin yokken yapıyor,utanıyor Esin’den.

Bu haftaya da yogun başladık .Sınavlarım bittiği için tatile girmiş gibi hissediyorum ama işim bu hissin uzun sürmesine pek fırsat vermiyor.
Ama tüm bunların üzerine çok hoş birşey oldu tabi .Canım tüm hafta sonu boyunca şarap içmek istemişti ancak sınavlarım sebebi ile pek bulaşmamıştım.Sınav biter bitmez tabikiiiiiiiii bunu gerçekleştirmek gerekti ve bunu hayatımın en romantik konseptli yemeği ile gerçekleştirdim desemmm .Heyecanlanmayın bu yemeği Afşin hazırlamadı maalesef .Tüm yemek konseptinde tek eksik bir erkek karakter ve romantik sözlerdi diğer herşey ise süperrrr.Gürcü arkadaşlarım Eka (Ekatarina)ve Maya ki ona bazen “Gogo” (gürcücede kız demek) diye hitap ediyoruz. Oruç olmalarına rağmen bana olabilecek en güzel sofrayı hazırlamışlar.Neler vardı bir sayalımmmmmm: bruschetta,kereviz,patates (erik sosu ile),jonjoli (gürcistanda mayıs gibi yetisen bir bitki,salamura halinde saklanıyor ,sogan ve kornişon turşu ile birlikte salata gibi hazırlanıyor).lahana salatası,yengeç cipsi veeeeeeeeeeeeeeeeeeee tabiki DLC-öküzgözü ......gerçekten süperdi .çok mutlu oldum. Sofradaki mum,peçeteler,müzik çok hoştu.

İşteeeee görüşmeyeli bunlar olmuşken 2007 ye girmeyede 10 gün kalmış .Belki bununla ilgili birkaç gün içerisinde daha geniş yazabilirim .Bugün itibari ile ne 2006 dan mutlu ne de 2007 den umutluyum.sevgiler.

Monday, December 4, 2006

Şehr-i İstanbul

Okulum Beşiktaşta tam sahilde.Bir de güzel bahçesi var ki sormayın.Güzel bir kahvaltı için süper bir mekan.Cumartesileri dersim saat 10:00 da başlıyor ancak benim gibi erkenci ve güne kahvaltısız başlamayan birisi için bu bahçe tam bir keyif alanı.Gazete alınır,kantinden kahvaltı tabağı alınır,bulutların arasından sıyrılmaya çalışan güneş altında; balık tutanları ,boğazdan geçen gemileri ,boğazın karşı yakasını izleyerek güzel bir kahvaltı yapılır.Derse en motive şekilde girebilmek için bu güzel bir başlangıç seramonisi zira Kemal hocamızın Araştırma Yöntemleri dersi yataktan çıkar çıkmaz dinlenebilecek bir ders değil.Hele ders saatinin sarkması sebebi ile de aç karınla dinlenilecek bir ders hiç değil.
Ders çıkışında motor iskelesinin yanında balık ekmek yapan amca dan balık ekmek yemek de süper oluyor.Ayagınızı denize sarkıtarak oturabiliyorsunuz. Bu seferde balık ve istanbulun keyfine varıyorsunuz...



Tuesday, November 21, 2006

edirne kültür ve gıda turizmi :)

O kadar uzun zamandır gitmek istiyordum ki bir türlü fırsat olmuyordu.Hep güzel bahar mevsimi içerisinde güneşli bir hafta sonu gitmeyi planlamıştık ama bir türlü fırsat olmamıştı. beni, tanıyanlar tahmin ederki bu gezinin önemli hedeflerinden biri "yaprak ciğer" ve köfte yemek idi.Tabiki Mimar Sinan'ın ustalık eseri Selimiye camii'nide merak ediyordum ama kültür turizmi ile gıda turizmini birleştirmenin ne sakıncası olabilir ki:) .İstanbulda oldukça yağışlı bir cumartesi günü morallerimizi bozmadan yola koyulduk.Yağış hakikaten çok kötü idi yol boyunca ama allahtan Edirne'de kapalıda olsa sakin bir hava bizi bekliyordu.
İlk ziyaret yerimiz tabiki Selimiye Camii oldu .Maalesef caminin herhangibir nokatsında caminin mimari özelliklerinin anlatıldıgı herhangibir broşür yada kitapçık bulmak mümkün değildi.Sadece birkaç dini yayın satılıyordu.TV lere zaman zaman konuk olmuş beyaz uzun saçlı ve siyah güneş gözlükleri her daim gözünde olan camii nin imamının anlatımına yetişebilirseniz birşeyler ögrenmek mümkün.Fakat ben anlatımın bittiği bir gruba yetiştim. Son kısımdan size aktarabileceklerim şöyle:
1950 lerde mühendis, mimar ve jeofizikçilerden olusan bir japon heyeti turkiye'ye gelmis.heyet izin alarak türkiyedeki bazı eserleri incelemeye başlamış .Sinan' in kalfalik eseri Süleymaniye camisi'yle Sinan'in ögrencisi mimar DavutAğa'nin eseri Sultanahmet camisi'nide incelemişler ve incelemelerdede camilerin gevsek bir zemin uzerine inşa edildigini anlamislar ve bunca yil, bu camilerde bir sorunla karsılaşılmamasına şaşırmışlar .Arastırmaları sonucunda bu camilerin sarsıntılarda sabit olmadıklarından yerinden oynayarak yıkılmaktan kurtulabildiğini anlamışlarMinareleri incelediklerinde ise minarelerin cok daha gelismis bir rayli sistem mekanizmasi uzerine oturtuldugunu ve her yone yaklasik 5 derece yatabildigini gormusler.Detaylı arastirma yapmak için Edirne'ye, sinan'in ustalik eseri Selimiye camiine gitmisler. Ordaki detaylı çalışmalarla Sinan’ın sırlarını çözüp Japonya'ya donduklerinde ise Sinan'in sirlarini uygulamaya sokarak şehirlerini Sinan'in kullandigi sistemlerle kurup gokdelenler dikmisler.yani su an gelismis ulkelerin gokdelen yapiminda kullanildiklari cogu sistem, yuzyillar önce sinan'in gelistirdigi mekanizmalarmis.

Ee bukadar kültür turunun ardından ve acıkmışken artık goda turizmine geçmek gerekiyordu .Afşin ve kuzenim ciğer sevmediği için ilk önce köfteciye ugradık.Hani Betina Hakko'nun bile taaaa Edirnelerden siperiş verdiği.Four Seasons Hotel’e özel davatle gelen köftecinin yerine gittik .Hakikaten çok lezzetli idi.Mutlaka tava yoğurdu ile servis yapıyorlar ve bu yogurtta gerçekten tatmaya değer.Bitti miiii bitmediii ardından hemen ciğerciye...... dayanamayıp köftedende yediğim için oldukça doymuştum ama buralara kadar gelip “yaprak ciğer”yemeden dönmek olmazdı.Çarşı merkezinde esnaflardan birininde önerisi ile Ciğerci Aydın’a dalıverdik 1 porsiyon söyledim ama porsiyonlar oldukça büyükmüş doğrusu ,yanında domates ,soğan ve kızartılmış kuru biber ile servis ediliyor.İnce ince dogranmış ve galeta ununa batırılmış ve kızgın yağda kızartılmıiş ciğerler.Ciğer kebabı kadar keyif almasamda güzel bir tattı benim için.Ciğerin resmini maalesef yukleyemedim:(.Sanırım telefonumla çektiklerimi yükleyemiyorum.

Bu kadar çok yemeğin üzerine tabiki Meriç kıyısında güzel bir çay iyi giderdi ,e tabiki bunuda atlamadık am aöncesinde yolumuz üzerindeki Kırkpınara ugradık oradada bazı ibretlik fotolarım var:)


Veeeeeeeeeeeeeee işte Meriç.
güzel bir gezinin sonu.....


6 yıl sonra yeniden öğrenci olmak...


Üniversiteden 2000 yılında mezun oldum .içimdeki okuma aşkı bitmediğinden yüksek lisans ögrencisi oldum :).Dün ilk sınavımızı olduk.Halimiz görülemeye değerdİ,öğrencilik her yaşta aynı .Her agızdan "çalışamadım","tanımları sorsa bilemem","tarihleri sorsa bilemem","case lerden hiç birsey hatırlamıyorum" derken sınav oldu da bitiiii:) .Benim gibi ögrencilige ara vermiş olan arkadaşlarım "ciğerden sallama" gücüne güvenirken,yeni mezun arkadaşlar minik not kağıtcıkları hazırlayıp hazırlamamayı tartışıyordu.Herseye rağmen eğlenceli idi...:)

Monday, November 20, 2006

yeni blog:)

Daha önce kullandıgım blog sunucusunu değiştirmeye karar verdim:).çünki hiç userfriendly (böyle seyler yazmama tepki gözterecek arkadaşlarım geldi aklıma hemen)değildi.Belkide bu yüzden güncelleyemedim.Blog spotan size ulaşmak daha kolay olacak sanırım.Resimleri yüklerken büyüklük sınırım olmayacak ve istediğim sekilde kolayca boyutlandırabilceğim ve sanırım başlarına ekşiyebileceğim bir mini helpdesk arkadaş grubum olacak Özen ve Zeynep...
şimdi sayfayı tanımaya çalışıyorum.görüşmek üzereeeee......

Thursday, November 9, 2006

sonbahar-uzunya



Yılın en sevdiğim ayı eylül de geldi çattı.Sanırım dogum günümünde bu sevgiye katkısı var ama bu mevsimdeki rahatsız edici olmayan sıcak ve rahatsız edici olmayan soguk benim çok hoşuma gidiyor.Yazın telaşesinden ve gürültüsünden daha dingin bir zaman dilimine giriliyor.Hava biraz serinledikçe belkide kışı özlediğimizi hatırlıyoruz.Dün de tam böyle bir güne uyandı İstanbul ve biz bu havada Karadeniz kıyısında kahvaltı yapmak istedik.İstanbula en yakın ve İstanbul yaşantısndan bir o kadar uzak olan Kilyos'a gitmeye karar verdik.Demirciköy'deki UZUNYA plajının kahvaltısını çok seviyoruz.ve çimli plajını.Kahvaltısı oldukça zengin ve doyurucu. Beyaz ,kaşar ve tulum peyniri ,bal ,kaymak,reçel,tahin- pekmez karışımı,zeytin ,biber,domates,yumurta ,kızarmış ekmek ve demli çay .Daha ne olsun:).Sonrasında kumsalda yürüyüş ve çimlerde yayılma keyfi,denizin sesi ve sevdiklerinizden en az biri yanınızda ise tam bir terapi oluyor.Gitmek isteyenler için ulaşım Maslak üzerinden Sarıyer istikametine dönüp Bahçeköy üzerinden Kilyos tabelalarını takip etmesi yeterli

Uzunya Beach (Demirciköy) 0212) 204 07 33