Monday, July 30, 2007

Sanchez'in Çocukları


Bu hafta son Sanchez’in Çocukları adlı filmi izledim.Oscar Lewis'in romanından 1978 yılında uyarlanarak film haline gelmiş.Baş roller yerine başroldeAnthony Quinn (Jesus Sanchez )oynuyor demek benim için daha dogru çünki filmde çok fazla karakter var ve bence ana karakter sadece Anthony Quinn in kendisi. Jesus Sanchez Mexico City’de gecekondu mahallesinde yaşayan yoksul bir ailenin reisidir. Çocukları çok küçükken eşini kaybetmiş ve geri kalan yaşamaını çocuklarının bir arada olmasına adamıştır.Ama sevgisini asla ifade etmemiştir.Filmin ilerleyen sahnelerinde anlaşılır ki Sanchez’in ayrıca başka kadınlardan da gayri meşru çocukları vardır. Oldukça yoksul bir hayatın içerisinde nerdeyse babaları ile hiç iletişim kurmadan yaşanan bir hayat.Tek odalı bir evde yerde 10 dan fazla kişinin uyuduğu bir düzen. Sanchez’in yeni kadınlarının evde yarattıgı huzursuzluklar, geçim sıkıntısı tam da gecekondu yaşamlarını ve burada yaşayan insanların hikayelerini etkileyici bir şekilde anlatmış. Tek gayesi bir toprak sahibi olup kendine ait bir ev yapmak ve tüm çocukları ile birrikte oturmak isteyen Sanchez’in 30 yıldır çalıştığı firmadan zam istediğinde tereddüsüz kapıyı göstermeleri sınıflar arası uçurumu ve kayıtsızlığı güzel ifade etmiş bence.
Filmin bana dair 2 güzel hatırlatması oldu. İlki film başladığında birden çocukluğumun 32. Gün programı başalayacak sandım meğer bu flimin soundtracki imiş. Chuck Maglione’nin Children of Sanchez'i imiş meğer bu şarkı ve de grammy ödülü almış:)


Diğer bir hatıralatma ise filmi izlerken birdenbire aklıma ilk okulda okuduğum Muzaffer İzgü’nün Gecekondu romanı geldi. Yani o dönem okuduğun kitapları say deseler belki hatırlamakta zorlanırdım ama filmin örgüsü birden bire romanın kapağı ile birlikte kafamda çakmasına neden oldu.1970 Baskısı bugünki kapagından farklı bir resimle. Muzaffer İzgü’de romanlarında zaten farklı sınıfların yaşayış biçimlerini işleyen bir yazarımız.Bir de Ökkeş serisi vardır ki burada anlatması zor:)

Saturday, July 28, 2007

Şişli Ekolojik Pazarı

Vee ertesi günün gecesinden merhabaaaaa. Başlıktan da anlayacağınız üzere sonunda Şişli ekolojik pazarına gittim. Aslında pazar tam olarak Feriköy de kuruluyor. Biliyorum ki pek çoğunuz gitmek istiyorsunuz ama tam olarak nerede olduğunu bilmiyorsunuz İşte bendeniz size krokiyi veriyorum.

Pazar yeri oldukça rahat gezilebilecek bir yer,sıkışıklık yaşamadan rahatça dolaşabiliyorsunuz.Belediye üzeri kapali güzel bir pazar yeri yapmış. Tüm tezgah sakinleri oldukça nazikler öyle ki sizinle paylaşmak için resim çekme çabalarım sırasında onları rahatsız etmiş olma ihtimalinden oldukça gerilmiştim ancak sağolsunlar o konuda da çok yardımsever davrandılar.
Bu gezim daha çok keşif amaçlı idi.Sadece çok güzel bir zeytinyağı aldım.
Pazarın iki ucunda pazar ziyaretçilerinin karınlarını doyurabileceği çok lezzetli yiyecekler yapan tezgahlar mevcut.Burada çok ceşitli gözlemelerle birlikte katmer, yaprak sarması ,çeşitli kurabiyeler, kekler de mevcut tabiki tamamı organik.Bir de çay büfesi var ki buradan da organik çay içiyorsunuz ya da organik meyvesuları. Organik çorba da mevcut. Genel olarak organik gıdaların normal gıdalara göre daha pahalı satıldığını söylemek mümkün.Ama daha meşakkatli bir yetiştiricilik olduğu da kesin. Az önce belirttiğim gibi resim çekerken biraz gerildiğim için çok başarılı resimler çekemedim. Kendimi iyice Japon gibi hissetmeye başladım ki pazarda Japon bir çiftle karşılaştım.Onların fotograf makinası yoktu ama.:)
Resimden de anlaşılacağı üzere pazarın destekçileri Buğday derneği Şişli, Belediyesi ve Mulipa mamaları.

Organik katmer ,tabiki organik bal ,kaymak ve fıstık ile.
Organik Baharatlar




Enginarlar süper görünüyor değil mi Bolu da yetismiş ayıklanmamışı 1.5 lira ayıklanmışı ise 2 liradan satılıyor.
Muhtesem karışık gözleme

Friday, July 27, 2007

Portakallı kek :)

İyi geceler herkese. Kek bayatlamadan yazayim istedim. Hep yedigini içtigini yazıyosun hiç yapmıyor musun diye akıllara soru geliyorsa ;bu meramanınıza cevaben yazıyorum. Bu Cumartesi sabahının 01:11 inde. Seçilin canı bir kaç gündür kek istiyordu. Evde Nermin Öztürk yapımı turunç konsantresi ve portakal kabuğu sekerlemeleri de olunca daha önce hiç denemedigim portakallı kek yapma fikri aklımıza geldi. İlk kekimi ilkokul 3 de evde tek basına kaldığım dönemlerde yapmıştım. Evde tek başına kaldıgımdan ocakla uğraşmam yasaktı. Yemekler hep zeytinyağlı yapılıdı ki okuldan geldiğimde ısıtmak zorunda olmayayım diye.Ama merak iste! Allahtan çok güzel olmuştu da onun şaşkınlığından azar işitmeme fırsat kalmamıştı. Zira çalışan bir annenin misafir kabulleri için artık kek yapımını delege edebilecegi bir yamağı olmuştu.:) İlk kakaolu kek yapmıstım sonrasında da "kara kız" diye bilinen ıslak keki öğrenmiştim ,bunu havuçlu cevizli ve elmalı tarçınlılar izledi. Her ne ise malzememize göre bugün de portakallı yaptık işte.Gelelim tarife:
3 yumurta
1.5 su bardagı şeker
1/2 su bardagı zeytin yagı
3 çorba kaşığı yoğurt
1 bardak portakal suyu
3 su bardagı un
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
turunç konsantresi
portakal kabuğu şekerlemesi


Yazım sırası ile una gelene kadar tüm malzemeleri mikserde pürüssüz bir kıvama gelene kadar çırpıyorsunuz. Püf noktası yumurtaların oda sıcaklıgında olması; şekerle yumurtanın ilk önce uzunca çırpılması. Sonrasında unumuzu eliyerek ekledikten sonra kabartma tozunu ilave etmek ve üzerine bir kac damla limon suyu sıkmak. Vanilyayı da ekleyip hamur kıvamına gelene kadar karıştırmaya devam .Sonrasında da turunç konsantresi ve portakal kabuğu şekerlemesi ilave edilerek kısa bir süre daha karıştırıyorsunuz. Pek tabii portakal yerine sizler başka seyler de koyabilirsiniz. Fırının önceden gerekli ısıya getirilmiş olması önemli. 180 derece ısıda 30-35 dk kadar pişirmeniz yeterli .Mis kokular size dogru sinyalleri verecektir.
iyi haftasonları......

Tuesday, July 17, 2007

Bir film -Candy


Bir süredir evde film izlemeye fırsatım olmuyordu, dün şeytanın bacağını kırarak 2006 Avustralaya Film Eleştirmenleri Birliği tarafından en iyi kadın oyuncu ( Abbie Cornish) ve en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülü alan (Geoffery Rush) , Candy ‘yi izledim . Filmde Cornish ve Rush’a Casanova ve Brockeback Mountain dan hatırlayacağımız Heat Ledger eşlik ediyor. Film şu sıralar vizyonda, öncesinde 26. İstanbul Film Festivalinde uluslararası yarışma kategorisinde gösterilmişti.
Film uyuşturucu bağımlıların yaşamını işliyor olmakla birlikte başka bir bağımlılık olarak aşkıda beraberinde irdeliyor.Hem birbirlerine hem eroine olan bağımlılıklarından vazgeçemeyen ve hayatlarını tüketen ressam ve şair bir çift. Cornish ve Rush’ın bu çifti çok iyi oynadıklarını söyleyebilirim.Bu filmde nedense Cornish’i çok fazla Nicole Kidman’a benzettim.Yoksa tüm Avusturalyalı kadınlar birbirine mi benziyorJ.
Senaryo 3 başlıkta ilerliyor : heaven,earth ve hell.
Heaven da ilişkinin ilk başlarında, birlikte uyuşturucu kullanmaya başladıklarında aldıkları haz ve mutluluk hissini izliyorsunuz ama earth ve hell de dünyanın gerçeklerini ve nasıl bir cehenneme düşüldüğünü anlayabiliyorsunuz. Bağımlılık ve vazgeçebilme çabaları,vücutların nasıl tükendiği yada uyuşturucu bulabilmek için nasıl kolayca,sorgulamadan satılabildiğini.
Uyuşturucu koması sırasında Candy’nin (Cornish) bebeğini doğuma çok az bir zaman kala düşürmesi ve o bebeği doktorun elinden alarak sarılarak uymaları çok çarpıcı ve de bir sinir krizi anında Candy nin boyaları ile evin tm duvalarına hayatlarını anlatan yazılarla doldurması sahnesi oldukça etkileyici idi.
Bunalım şeyler izlemek istemiyorsanız bu filmi de izlememelisiniz. Ama insan hayatındaki bağımlılıkları ve yaptıklarını sorgulamak isterseniz başarılı bir anlatıma sahip.
Aslının bilgilendirmesi üzerine filmle ilgili Hıncal Uluç'un köşesinde yazdığı okuyunca öğreniyorum ki "Candy" aynı zamanda Avustralya sokak dilinde eroin anlamında kullnılmakta imiş.Yani hem Candy'ye hem "Candy" 'ye olan bağımlılık. Güzel bir ayrıntı. Bunu öğrenince Aslı ile aklımıza bir kaç sene önceki festivallerden birinde izlediğimiz "On Top Down Under" filmi geldi, zira filmdeki bay ve bayan karakterlerin pozisyonları bu isme uygundu ama :) aslında down under ile filmdeki kızın avustralyadan olduğu on top ile de erkeğin ise kuzey kutbundan olduğuna vurgu vardı :)
Yakında görüşmek üzere, sevgiler....