Wednesday, May 21, 2008

O.... Çocukları


O....Çocukları filmi çekimlerine başlanılacağı sırada epey gündem oluşturmuştu. Hülya Avşar'a teklif edilen rol ,annesinin o.. rolu için itirazları,ben yaşarken bu tarz bir şey olamaz yorumları ve sonrasında Demet Akbağın bu rolü üstlenmesi haberleri ile Beynelminel filminden tanıdığımız Sırrı Süreyya Önder'in bu yeni filminden haberdar olmuştuk.Filmin senaryosu Önder tarafından yazılıyor. İstanbul Film Festivali için burada olan Ferzan Özpetek senaryo sipariş veriyor Önder'e. Önder hikayeyi bitirdiğinde Ferzan Özpetek başka bir projeye başlamış olduğundan bu filme başlıyamıyor.Bu arada Önderin üzerine çalıştığı Berlinde geçen bir almancı hikayesi ve Maraş Katliamı hikayeleri oldugu için yönetmenliğine kendisi de soyunamıyor.Ve senaryoyu verdiği yapım şirketi Murat Saraçoglu ile anlaşıyor.Kadro isimler açısından oldukça güçlü duruyor ancak dürüstçe söylemek gerekirse Filmi sırtlayan Demet Akbağ olmuş. Mutluluk Filminden sonra iyice önemsemeye başladığım Özgü Namal hayal kırıklığı yaşattı. Yarı Türk yarı İtalyan bir karakteri canlandırmasına ragmen aksanı tamamen alakasızdı .Aksan yapmaya kalkıştığı zamanlarda ise sanki Mutluluk filminden üzerinde kalan aksan ile konuşuyordu. Sanki birden " Ben hiç günah yapmadım Cemal abi " diyecekmiş gibi hissediyorsunuz.
Filmin hikayesi aslında gercek yasamdan uyarlama gibi.Belirli bir hikaye olmasada 12 eylül sonrasında Tarlabaşında bir süre yaşayan Önder burada evleri çocuk dolu kadınların varlığına tanık oluyor. "Emanetçi anneler".Daha önce hayat kadınlığı yapmış artık yaşlanmış kadınlar yeni nesil çalışanların çocuklarına bakıyor.Ve onları babaları da dahil her türlü kötülüklerden koruyor.Görevlerinden biri çocuklara annelerinin yaptığı işi belli etmemek ancak öğrenirlerse de bu gerçekle nasıl dimdik yaşanacağını öğretmek.Bu zamanlarda duydugu bir diğer hikaye de 12 Eylül sonrası iltica etmek zorunda kalan bazı anne babaların çocuklarını da yurt dışına aldırabilmek için başlarından geçen hikayeler.İtalyan bir ailenin çocuğu gibi rol yapması öğretilen ve temel İtalyanca'nın öğretildiği çocuğun Pasaport kontrolünde birdenbire Türkçe ağlamaya başlaması ile durumun açığa çıkması gibi.
Tarihimizde kritik günlerin oldugunu ve bunların gittikçe arttığının altını çizen Önder siyasi olarak böyle bir ortamda emanetçi bir annenin evinde geçen olayları anlatıyor.
Genel olarak güzel bir tat bıraksa da filmin ikinci yarısı birden bire hoooop toparlayıp bitirelim konuyu şeklinde biraz da alakasız bitiyor.Bir bütünlük sağlanamamış. Sanki yönetmen de hikayeyi kurtaramamış gibi.Ferzan Özpetek çekse nasıl toprlardı acaba diye düşündüm aslında.
Bir yazıda Önder'in Beynelminel'in hikayesini 10 günde yazdığını okumuştum.Acaba biraz acelecilik mi var diye düşünüyorum.
Tüm bu eleştirilerime ragmen bu filme gidilir özellikle Demet Akbağ kaçırılmaz diyorum .Demet Akbag'ın tüm diyalogları Özgü ve Sarp ın Piyer Loti diyalogları güzel.AAAA bir de Müzikler Kıraç a ait. Film müziklerinde Kıraç'ın kendisinin söylediği bir şarkı var.Müslüm Gürses'in eski şarkılarındanmış. Filmden sahnelerin olduğu bir kliple televizyonda dönmeye başladı.Güzel olmuş.

No comments: